Sabrın Yetiştirdiği Güller

Sabrın Yetiştirdiği Güller

        Bazı sabahlar uyanmak istemezsiniz, hayatın size yaptığı haksızlıklar omuzlarınıza ağır gelir. Uğrunda mücadele ettiğiniz şeylerin karşılığını alamadığınızı ve dünyanın hiç de adil bir yer olmadığını düşünürsünüz. Büyük zorluklarla kazandığınız üniversitede okuyup mezun olduğunuzda, mesleğinize bir türlü başlayamamanın ve insanlara bunun sizin suçunuz olmadığını anlatamamanın rahatsızlığını içinizde bir yerlerde en acı şekliyle hissedersiniz. William Sheakspir’in: ’’Hayatta en zor şey de insanın kendi kendini teselli etmek zorunda kalmasıdır.’’ Dediği gibi sizi anlamayanların içinde her mağlubiyetinizde kendi kendinizi teselli ederken bulursunuz.Varoluş amacınızı sorguladığınız bu tür zamanlarda Allah duymanızı istediği cümleleri, tozlu raflardaki kitapların satırlarında karşınıza çıkarır. Sanki vazgeçme kulum der gibidir. Kimi zaman size Rudyar KİPLİNG’in ‘’Eğer’’ isimli şiiri ile seslenir: Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir ve onların güvenmemesini de umursamazsan; Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla karşılıkta bulunmazsan, ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan, Eğer tüm gücü tükenmiş yorgun bedenini işine yaramaya zorlayabilirsen ve kendinde ‘dayan’ diyen bir iradeden başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen Eğer bir dakikanın altmış saniyesini çalışarak geçirirsen Dünyada içindeki her şey de senin olur. Daha da fazlası Adam Olursun OĞLUM. Kurduğunuz hayallerin gerçek olmayacağını düşündüğünüz de Paul AUSTER’ın ’’Hayallerinizin peşinden koşun bir gün mutlaka yorulacaklardır.’’ cümlesini fısıldar kulağınıza.Elinizde çantanızla ücretli öğretmenlik yaptığınız okuldan, 4 Km ötedeki durağa yetişmek için yağmurlu bir havada üstünüz başınız sırılsıklam olmuş, takım elbisenizin paçaları çamur içinde bir tarlanın ortasında koşarken aklınıza inşirah suresi gelir. ‘’Muhakkak ki zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.’’ Ne çamuru düşünürsünüz ne yorgunluğu ne de sırılsıklam oluşunuzu. O an düşündüğünüz tek şey bir gün bu zorlukların geride kalacağı ve hayalini kurduğunuz her şeye kavuşacağınızdır. Amacınız bir öğretmen olarak yaşadığınız ülkeyi gül bahçesine çevirecek güller, yeni nesiller, yetiştirmek ise tüm zorluklara rağmen vazgeçmezsiniz.    Ben kendi gül bahçemin kokusunu yedi yıl sonra kadrolu olarak atandığım Yozgat’ın Kadıgüllü köyünde içime çektim. Yedi yıl boyunca atanırken yaşadığım her zorluğun başlarda lanetim olduğunu düşünüyordum ama sonrasında bir şeyi fark ettim. Lanetim olarak düşündüğüm her şey aslında, öğretmen olarak fazlasını yapabilmem için bana verilmiş en büyük hediyeydi ve bu hediye sayesinde öğrencilerime vazgeçmemeleri yönünde, yaşayacakları zorluklarda onlara yol gösterebiliyorum. 

 

Read more

Bonito ve Dostları

Bonito ve Dostları

“Bonito ve Dostları“ öğrencilerin ders içi ve ders dışı etkinliklerde, eğlenerek öğrenmesini sağlamak amacıyla hazırlanmış üç boyutlu eğitici bir çizgi filmdir. Çizgi film bir grup arkadaşın yardımlaşarak derste öğrenemedikleri konuları birbirlerine pratik noktaları ile birlikte eğlenceli biçimde anlatmasına dayanmaktadır. .

Bu fikrin çıkış noktasında günümüz çocuklarının izledikleri çizgi filmler yer almaktadır. Çizgi film izleyen bir çocuğu gözlemlediğinizde, çocuğun yoğun bir şekilde dikkatini izlediği çizgi film üzerinde topladığı görülmektedir. .

Peki, çocuklar neden çizgi film izlemeyi sever? Bunun birden çok cevabı bulunmaktadır, bunlar:

• Yüksek çözünürlükte renkli görsellerle süslenmiş bir hayal dünyasının, çocukların dikkatini çekmesi.

Read more

 iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamı

iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamı

istanbul-universitesi İstanbul Üniversitesi‘nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: “Avrupa’ya talebe yollanacaktır.” ”Allah Allah” dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe. Lüks gibi gelen bir şey.Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin.” diye yazmış.… sirkeci-gari Vakit geldi, Sirkeci Garı‘ndayım; ama kafam çok karışık.Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.”Benim” dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.” İmza: Mustafa Kemal ATATÜRK Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme.” dedim. “Düşünün 1923‘te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?”Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü‘nü kurdum. Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım. Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım.. Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak

Read more